Blog

Ruhun somutlaştırma yolları

Ruhun somutlaştırma yolları

Dünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlamıştır: “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” Beden ruhun maskesidir. Zihin nereye giderse beden onu takip eder, sözünden hareketle ruhsal sorunların bedenimizde nasıl somutlaştığını anlatmaya çalışacağız.

Bedenimiz bize ne söyler?

Bir hasta doktora gittiğinde genelde ağrı, baş dönmesi, göz kararması, mide bulantısı, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, çarpıntı, işitme-görme kaybı, dokunma hissi kaybı gibi onlarca şikayet ile durumu izah etmeye çalışır. Bu şikayetleri hekimler birer belirti olarak değerlendirir ve gelen hastaların şikayetlerini dinleyerek hastalıklarını teşhis etmeye çalışırlar. Bunların her biri arkadaki hastalığın size sinyal taşıyan mesajcıları niteliğindedir. Bu şikayetler vücudumuzun herhangi bir yerinde bir sıkıntının, problemin olduğunun göstergesidir.

Mesela vücudunuzun herhangi bir yerinde bir ağrı hissediyorsunuz ve hekime başvurdunuz. Vücudunuzda ki ağrı nasıl bir ağrı? Hangi bölgede hissediliyor? Ara ara mı? Sürekli mi? Yanıcı mı? Vurup kaçan mı? Gerilim hissettiren mi? Yayılan mı? Her hangi bir hareketle artan ya da azalan mı? diyerek doktor ağrıyı detaylandırır ve buradan edindiği bilgiyle kafasında bir tanı koyar. Sen böbrek taşı düşürüyorsun, idrar yollarında iltihap var vb...der. Çünkü ağrının kendisi hiçbir zaman hastalık değildir. Doktor hastasının kendisine ilettiği şikayetten, belirtiden yola çıkarak ağrının çeşidini, cinsini, süresini, başlangıç ve bitiş şeklini tanımlayarak bunların arkasındaki hastalığı teşhis edebilir. Doktor ağrının arkasında yatan nedenselliği irdelemeden direk ağrıyı ortadan kaldırmaya yönelik müdahalelerde bulunursa bu durum hastalığın artmasına hatta bazen de hastalığın istenmeyen sonuçlara yol açmasına neden olabilir. Bu nedenle doktorlar öncelikle ağrının hangi hastalığa tercüman olduğunu anlamaya çalışırlar. Aynı şey psikolojik rahatsızlıklarda da söz konusudur. Psikolojik rahatsızlıkta danışan bize şikayet ile gelir, sızlanma ile gelir. Ya da terapistin gözlemiyle, bir belirtiyle danışanın verbal(sözlü) ve nonverbal(sözsüz) iletişiminden bir şey yakalarsınız. İşte bu yakaladığınız şey, aynı doktorun ağrı belirtisi gibi hastalığın kendisi değil, arkasındaki bir bozukluğun görünür halidir. Ruhsal yapılanmamızda ki rahatsızlıklarda, yani organik temeli olmayan, ruhsal aygıtımızın kurgulanışındaki bir takım çatışmalar, çelişkiler, bir şikayetle veya bir belirtiyle kendisini gösterir. Ağrı nasıl ki genel tıbbın en önemli belirtisi ise –psikolojik rahatsızlıkların en önemli belirtisi ise acı veren duygulardır, kaygıdır, iç bunalması ve daralmadır. Hekimlerin hastanın ağrısından yola çıkarak , arkadaki hastalığı anlayıp tedavi etmesi gibi terapistler de, psikolojik rahatsızlıklarda kaygıdan yola çıkarak kaygının arkasındaki rahatsızlığın kaynağına ulaşmaya çalışırlar. Aynı tıbbi yöntemde olduğu gibi, kaynağın kurutulması ve kaynağın ortadan kaldırılması ile kaygının tekrarlamasına engel olurlar. Aksi takdirde sadece belirti üzerinde durduğunuzda, belirtinin tedavisi bazen hiçbir işe yaramaz, hatta danışanın belirtisinin ortadan kaldırılması bazen danışana ağır hasarlar verebilir.
İnsanlar içlerinde yaşamış olduğu çatışmayı çeşitli şekillerle bizim önümüze getirir. Organik kökenli olmayan-sahte ağrı, bulantı, baş dönmesi, adet düzensizliği, anksiyete, uyku bozukluğu, fobi, OKB, cinsel işlev bozukluğu ya da bağımlılık şeklinde çeşitli kılıklar ile karşımıza çıkar. Bizler psikoterapi seanslarında insanoğlunun psikolojik sıkıntılarını, nasıl bir kılık altında bize sunduğunu irdeler, bunun mekanizması anlamaya çalışırız. Bizim karşımıza şikayet olarak gelen, belirti olarak gördüğümüz, semptom olarak nitelendirdiğimiz herhangi bir şey aslında hastalığın ya da bozukluğun kendisi değil, sadece mesaj taşıyan, ziplenmiş koddur. Terapistin görevi bu mesajı deşifre etmektir. İnsanlar bize şikayetleri ile gelirler. Bunlar görünen davranışlardır. Kalıplaşmışlardır ve zarf halini almışlardır. Zarfın içini açıp mektubu okuyamazsanız kişiyi anlayamazsınız…

Ruhsal sıkıntılarımız bedenimizi nasıl etkiler?

Kişinin hayatını dinlerseniz, onun ilk ilişkisi ebeveynleriyle kurduğu ilişkidir ve bağlanma kuramına göre ebeveynle kurulan ilişki dünya ile kurulan ilişkisinin temelini oluşturur. Yani bugün bir yetişkinin eşiyle, çocuğu ile,astı-üstü ile, komşusu ya da hayatındaki önemli ötekiler ile kurduğu ilişkinin özünde ebeveyni ile kurduğu ilişki yatar. Eğer kişinin dünya ile kurduğu örüntüsel sistemi çözümleyebilirsek, kendi dünyasında nasıl var olduğunu ortaya koyabiliriz . İşte bu örüntü danışana aittir ve özneldir. Eğer bu örüntü danışana zarar veriyorsa, bu örüntü yerine deneyime dayalı yeni bir örüntüyü terapi seansında yaşatırsanız hastaya, o örüntü değişir. Yeni bir örüntü oluşur. Bunun için somutlaştırma şeklinin öznelliğini kavramamız gerekir.

Her insan özneldir. Her insanın hayatını birebir anlamadığımız müddetçe, genel ilkeler perspektifinde bir somutlaştırma ortaya koyamazsınız. Herkesin somutlaştırma şekli, kişinin kendi içsel dizaynına uygundur ve kendi hayatıyla ilintilidir. Kişinin örüntüsü davranışsal bir kip ile kendini ortaya koyarsa, kişi daha çok motor hareketler üzerine sşikayetler geliştirebilir. Mesela eli ,ayağı felç olan-konversiyon reaksiyon gösteren danışanları örnek verebiliriz. Kişinin örgütlenmesi daha çok duyusal hassasiyet üzerineyse, romantizm ise sesle ilintiliyse, renkle ilintiliyse, bu bir renge hassasiyet, sese hassasiyet, müzikal bir yapı, bir melodi, bir sanat eseri , bir heykeltıraş gibi farklı alanlarda somutlaşarak kendini ortaya koyabilir. Yani her insanın ruhsal yapılanması biriciktir ve özeldir. Danışanın ruhsal yapılanmasına göre yaşadığı içsel çatışmalar dışarıya farklı farklı yansıyabilir. Danışanın dışa yansıyan davranışlarının nedenselliğini anlayabilmek ve bunu sağlıklı bir yapıya dönüştürebilmek için danışanın ruhuna dokunabilmek gerekir.

Ruhsal sıkıntılardan nasıl kurtulabiliriz?

Danışan terapiste başvurduğunda her terapist danışanı kendi yetkinliğine göre değerlendirecek ve uyguladığı psikoterapi yöntemine göre de süreci yönetecektir. Dinamik yönelimli çalışan psikoterapistlerin iddiası ise danışanın içsel çatışmalarını anlamlandırmalarını sağlayacak yöntem serbest çağrışımdır. Kişilerin çeşitli şekillerle seansa getirdiği şikayet ya da belirtilerinin arkasında ebeveyni ile kurulan ilişki döngüsü, duygusal yaşantıları ve yüzleşmekten kaçınılan duyguları vardır. Bunlar bilince çıkarıldığında buna bağlı olarak ortaya çıkan somutlaştırma şekli, mesaj ortadan kalkar. Bu şuna benzer; akciğerdeki enfeksiyonu tedavi ederseniz, ağrı ortadan kalkar, öksürük ortadan kalkar. Psikanalizin ana mekanizması budur. Hasta konuşa konuşa içindeki anılara gider, anılara gittikçe şikayetleri çözülür. Bilinçdışına bastırılmış örüntüler yeniden bilince geldiğinde, onunla oluşan somutlaştırma şekline ihtiyaç kalmaz. Sizin de hayatınızın kalitesini etkileyen uykusuzluk, korku, kaygı, takıntı, cinsel sorunlar, bağımlılık vb. bir şikayetiniz varsa bunun arkasında yatan dinamikleri görmek ve çözümlemek için bir uzmana başvurabilir, daha iyi bir sen için birlikte çalışabirsiniz…